12 Ekim 2010 Salı

Bir Kara Film ;Malta Şahini

Aslında bu bloğu açmamdaki sebep sinema tarihine geçmiş en sevdiğim filmleri az çok edindiğim bilgi birikimimle ve kaynakçalarımla yorumlayıp paylaşmaktı.Ama bakıyorum da bundan iki yıl önce yazdığım Hobbit'i Beklerken'in dışında bu konuda hiçbir şey yazmamış hatta parmağımı bile kıpırdatmamışım.Oysaki sinema tarihi benim en sevdiğim,konuşmaktan yada yazmaktan en çok hoşlandığım konuların başında geliyor.Daha küçük bir çocukken televizyonun kısıtlı imkanları ile izlediğimiz "Kwai Köprüsü,Hayatımızın En Güzel Yılları,Yağmur Altında Dans ,Dr.Jivago,Rebecca"gibi filmlerin ardından baba kız gerçekleştirdiğimiz doyumsuz sinema sohbetleri ile başlayan, sonrasında iletişim okuduğum yıllarda biraz bilimsel bir temele oturttuğum bilgileri ve notlarımı aktarmayı hep istemişimdir.(Araştırma görevlisi olma girişimim hüsranla sonuçlanınca bu konuda epeydir suskun kalmıştım)
Bundan böyle her hafta sinema tarihinde önemli yer eden bir filmi yada bir yönetmeni elimden geldiğince farklı ve bilinmesi gereken yönleri ile yazmaya çalışıcam.Birbirinden güzel ve seyretmeye doyamadığım onca film arasında seçim yapmak benim için çok zor oluysa da 1941 yılı yapımlı "Malta Şahini"gibi önemli bir filmle başlangıç yapmak fena olmayacak gibi geliyor .
1930 ve 40'lı yıllar Amerikan edebiyatında poliseye roman ve öykülerin oldukça popüler olduğu yıllar olarak bilinir.Kimi çevrelerce edebi bir baş yapıt olarak gösterilen Dashiel Hammett'in "Malta Şahini" romanı da Amerikan polisiye roman geleneğini sürdüren önemli bir yapıttır.Roman ,bulunduğu çağa ve topluma oldukça eleştirel ve alaycı bakar.Amerika'nın büyük kentlerinde kapitalizmin yükselişi sonucu doğan suç ortamını,yasal olanın ve olmayanın o ince çizgisinde özel bir dedektifin entrika,numara ve üç kağıtçılıkla dolu dünyada ,kendi ilkeleri doğrultusunda kendine karşı dürüst olmaya çalışarak verdiği mücadeleyi konu eder.Roman bu özellikleri nedeniyle bir kaç kuşağı etkilemiş ve üç kez filme alınmıştır.Ancak 1941 yılında yönetmen John Huston tarafından romana sadık kalınarak çekilen film sinema tarihinde yer eden ve Film Noir (Kara Film) türünün önemli yapıtlarından biri olmuştur.
Film,özel dedektif Sam Spade'in bürosuna gelen gizemli bir kadının Brigid'in ziyaretiyle başlar.Onun isteği üzerine Thursby adlı esrarengiz bir adamı izlemeye başlayan Sam Spade'in önce ortağı öldürülür.Sonra Thursby ölü bulunur.Polisin gözünde kendisini temize çıkarmaya çalışan Sam Spade gitgide Brigid'in karanlık kişiliğini keşfetmeye başlar.O sürekli yalan söyleyen ve kirli işler peşinde sahte bir hanımefendidir.
Sonra araya biraz efemine bir üç kağıtçı Joel Cario,şüpheli ve nüfuzlu bir şişman adam Gutman,Gutman'ın manevi oğlum diye tanıttığı sinsi tavırlı Wilmer girer.Herkes garip bir şekilde,16.yüzyıldan kalma,içi değerli taşlarla dolu heykelciğin,Malta Şahini'nin peşindedir.Ölüler üst üste yığılırken heykelin ancak sahtesi ele geçtiğinde,Gutman yıllar süren arayaşına yeniden başlamaya hazırdır.Sam Spade'e ise gerçek katili polise teslim etmek kalmıştır.
Sam Spade'i canlandıran ,Humphrey Bogart bu role öylesine incelikler yüklemiştir ki bu filmle birlikte perdenin en ünlü dedektifi doğmuş olur.Yönetmen Huston ise bu suç ve günah dünyasındaki karanlıkları vermede ustaca davranır.Mesela Gutman'la manevi oğlu arasındaki ilişkinin tuhaf (biraz eşcinsel)yapısını ima etmekten,Joel Cairo'nun da cinselliği şüpheli kişiliğini belirtmekten çekinmez.(1940'lardan söz ediyoruz,unutmayalım :)Brigid ise o kirli dünyanın hem sığınılacak temiz ufuklu limanını hem de bu dünyanın korkunç ve ürkütücü yönünü temsil eder.Bir çok kara film türünde olduğu gibi (Çifte tazminat,Şangay'lı Kadın ) suçlu kadındır.Bu farklı kadınlar filmlerin en etkileyici en barok en fantezi öğelerinden biri olarak hep vardır ve uzun yıllarda var olacaktır.
Filmdeki şişman adam Guttman ile üç kağıtçı Joel Cario öylesine uyum gösterirler ki ,Casablanca dahil yedi filmde adeta Laurel -Hardy gibi bu ikiliyi görebilirsiniz.Malta Şahini aynı zamanda müthiş bir kişilik irdelemesini yansıtır.Ve seyirci böyle bir benzeri ancak yıllar sonra Polanski'nin "Çin Mahallesi"nde bulabilecektir.
Kaynakça ; 100 Yılın 100 Filmi /Atilla Dorsay
Başlangıçtan bugüne gangaster filmleri /T.Kakınç

2 yorum:

vintageduygular dedi ki...

Cok güzel ve sevdigim bir konuya baslamissin. Eski filmleri bende cok severim, ve Vikipediye girip keyifle okurum sanat tarihi,film ve oyunculari hakkinda. Simdi keyifle senin yazilarini okuyacagim ;)

Kiraz Limanı dedi ki...

Çok sevindim beğendiğinize.Bu konuda paylaşacak çok şeyim olduğunu düşünüyorum.Desteğiniz için teşekkür ederim