30 Eylül 2010 Perşembe

Thursday Afternoon

"Ve biliyorum ki hayat hep dağılır.
Biz onu ne kadar bir düzen içine sokmaya çalışsak,
kendimize göre yeniden oluşturmayı denesek de.."
(Başucumda müzik-Kürşat Başar )

28 Eylül 2010 Salı

Octoberfest Antalya

Pazar günü parkta oldukça dingin geçen yürüyüşümün ardından (Bkz.bir önceki postum)cıvıl cıvıl ve neşeli bir festivale ,Octoberfest'e yolum düştü.
Orkestranın çaldığı neşeli şarkılar eşliğinde sıcacık karşılandım.
Antalya'da bu yıl ikincisi düzenlenen Octoberfest,Almanların hasat bayramı olarak biliniyor.
1810 yılından beri kutlanan bu gelenekte biraların nasıl da su gibi tüketildiğini tahmin edebilirsiniz.
Rengarenk bu kıyafetlere bayıldım.
Simurg bar çalışanları bu pozu bana verirken ,gördüğünüz üzere oldukça eğleniyorlardı.
En çok da festivalde onca sucuk ekmek,sosis ve patates kızartması verilirken çiğ köfte yiyen bu grubu sevdim :)

Bu kadar görüntünün ardından şimdi şöyle buz gibi bir bira fena da gitmez değil mi?

O zaman ne duruyoruz,

Prost ! Şerefinize !


YERÇEKİMLİ KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysa ki seninle güzel olmak var.
Örneğin rakı içiyoruz içimize bir karanfil düşüyor gibi,
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen karanfile eğilimlisin,alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu,bir yanındakine veriyor.
Derken karanfil elden eleGörüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum,sana ısınıyorum bu o değil Bak nasıl beyaza keser gibisine yedi renk,
Birleşiyoruz sessizce.

EDİP CANSEVER/YERÇEKİMLİ KARANFİL

Pazar günü sevgili Leylak Dalı'nın izinden yola çıkarak Falez parkına gittim.Yanımda Edip Cansever'in şiir kitabıyla.Eylül ayının en romantik günleri yaşanırken kayıtsız kalmak mümkün değildi.


27 Eylül 2010 Pazartesi

Ayağımın tozuyla...

Geçtiğimiz çarşamba gününden bu yana sürekli seyahatte olduğum için yol yorgunluğumu henüz üzerimden atamadım.O kadar uykusuzum ki.Beynim uyurken çalışmaya çalışıyorum bugün.
Aslında tek bir satır bile yazacak durumda değildim ancak kaçırmak istemediğim bir çekilişin duyurusunu yapmak istedim.
Uzun zamandır takip ettiğim blog arkadaşım vintage duygular çok güzel bir çekiliş düzenliyor.Blogunda modadan,harika yemek tariflerine kadar bir çok şeyi bulabilir,güzel fikirler edinebilirsiniz.
Şimdilik izninizle.Herkese harika bir hafta diliyorum.
Sevgiler

21 Eylül 2010 Salı

Sergimizden enstantaneler

Hafta sonu yoğun ve güzel geçen müzayedemizin ardından herkese tekrar merhaba.Öncelikle bu projede bizi destekleyen herkese tekrar teşekkür ederim.Üzerimdeki tatlı yorgunluk geçtikten hemen sonra çektiğim bir çok fotoğraf var.Ama öncelikle size bu projede yer alan arkadaşlarımı tanıtmak istiyorum.

Bu hareli güzel hanımın adı Demet.Sergi günü tüm ciksliği ile misafirleri karşılaması onun bir melek olduğunun ispatı oldu.

Mekan sahibi,Sibel Hanım.Her zaman ki gibi içten gülümsemesiyle gelenlerle ilgilendi.
Antalya Hayvanları koruma derneği başkanı Sevda hanım.Sokak hayvanları için yılmadan verdiği savaş onu daha da güçlü ve güzel yapmış.
Kısacık sarı saçları ve sürekli gülümsemesi mükemmel Türkçesi ile hepimizin gönlünü feth eden Filiz.
O olmasaydı bu proje hiç olmazdı.Harika yeteneği ve inanılmaz güzel kalbiyle ressamımız Berna.
Ve naçizane bendeniz.Arkadaşım Eda'nın objektifinden :)
Berna'nın öğrencileri kokteyl masasını hazırladı.Hava o kadar güneşliydi ki,kokteylimiz ancak güneşin etkisini kaybettiğinde, saat yedide başlıyabildi.
Sevda hanımın yaptığı açılış ve sergimizin güzel hostesi Seda.
Ve birbirinden güzel tablolar gelenleri karşıladı.
Benim favorim bu üç küçük köpek.
Berna hanıma özgü çalışmalardan biri.İpek tuval üzerine gelincik ve papatya.
Şu resimdeki detayların güzelliğine bakar mısınız.
Kaftanlar serisi.
Ve burada yayımlayamadığım birbirinden güzel yaklaşık 60 resim meraklısıyla buluştu.
Yazar, Fecrin Nur hanımda müzayede sonrasında kitaplarını imzaladı.
Kıssadan hisseye gelecek olursak ;
Biz sokak hayvanları için yaptığımız çalışmada bir gelir elde ettik ancak daha fazla gelir elde etmeyi planlıyorduk.Bu projede çalışan hiç kimse kişisel menfaatlerini ön plana çıkartmak için yer almadı.İsterdik ki belediyelerimiz bu konuda birazcık daha duyarlı olsun.Sadece belediye sınırlarındaki insanların değil o belediyenin sokaklarında yaşayan ve içecek bir kap su bile bulamayan,bir heves uğruna alınıp sokağa terkedilen,ciğeri tükenmiş insanlardan eziyet gören yüzlerce kedi,köpek,kuşun da başkanı onlar.Ancak bu beklediğim duyarlılık ne yazık ki bizim ülkemiz için biraz fazla oluyor.Belediyeler evlerinde evcil hayvan besleyen seçmenlerin sayısı arttıkça sırf oy amacıyla göstermelik çalışmalarda bulunuyorlar.Yüzlerce telef edilmiş hayvan bir kazı çalışması sırasında ortaya çıkıveriyor.Söz bitiyor geriye insanlığımızdan utanmak kalıyor.
Ancak bu projede çalışırken bir kez daha anladım ki yalnız değiliz.
Ve bir çok kişinin umrunda olmasada ,sokaklardaki dostlar bizim umrumuzda.
Konu hayvanlar olunca biraz fazla konuşuyorum.
Kısa bir Karadeniz gezisi ve sevdiceğimle buluşmanın ardından görüşmek dileğiyle,
funny animated gif

16 Eylül 2010 Perşembe

Müzayede ve sergimizin duyurusu

Sizlerle ara ara paylaştığım,sokak hayvanları yararına düzenleyeceğimiz müzayede ve sergi günü gelip çattı.Bu süre zarfında karşılaştığımız en büyük sıkıntı bürokratik engeller ile istediğimiz kişilere yaz rehaveti,tatil,ramazan,bayram ve referandum gibi yurdumun bitmek tükenmek bitmeyen bahanelerine sığınıp yerinde olmayan kişilere ulaşamama oldu.Ancak bunun yanında bizi can-ı gönülden destekleyenler sayesinde artık büyük güne yaklaştık.
Bildiğiniz üzere Antalya'da sokaktaki dostlarımızın daha iyi koşullarda barınması,sıcak ve açlık nedeniyle olan ölümlerin azaltılması amacıyla halkla ilişkiler ve organizasyonu tarafımdan yürütülen ve gerçek bir hayvan sever olan "Berna Özbakır"ın katkılarıyla düzenliyoruz bu müzayedeyi.Serginin hazırlığı sırasında,kimsenin kolay kolay tahammül edemediği sıcaklarda Berna hanım atölyesinin bahçesinde büyük bir sevgi ve azimle çalışarak birbirinden güzel tablolar üretti.Karşılıklı kahve içip yorgunluğumuzu giderirken bir yandan Berna Hanımın kedi ve köpeklerini sevdik diğer yandan yaptığımızın işin doğru bir iş olması nedeniyle oluşan iç huzurumuzla birbirimize gülümserken bulduk kendimizi.
Her şey o kadar özenli ve ince düşünüldü ki.Her bir davetiye Berna Hanım tarafından incelikle işlenerek yağlı boya tablo havasına büründü.İstedik ki müzayede ve sergi davetiyemiz bir kenara atılmayıp saklansın.
Ayrıca müzayedeye gelen katılımcılara verilmek üzere içinde kedi ve köpek mamaları bulunan minik paketler hazırlandı.Yine düşündük ki herkes en yakınında bulunan küçük bir kediyi ve sadece başının okşanmasını bekleyen bir köpeği beslesin.Bu duyguyu tatmayan insan ne kadar insandır değil mi ?Kaola Pet Shop'a bu güzel desteğinden ötürü teşekkür ediyorum. Bu sırada mükemmel Türkçe'si,ekrana müthiş yakışan yüzü ve inanılmaz güzel enerjisi ile müzayedeyi yönetmeye gönüllü olan ve kaybettiği köpeğinin acısını bu projede yer alarak atlatmaya çalışan bir çok programın yapımcısı ve sunucusu olan arkadaşım Filiz Aray'a da burdan sevgilerimi yollamak istiyorum
Müzayedemiz için bize kapılarını açan yer ise SS Beauty World oldu.Akdenize nazır müthiş manzaralı teras katını bizim kokteylimiz ve müzayedemiz için ayıran Sibel hanım bize bir çok beş yıldızlı otelin yapmadığı bir şeyi yaptı,kapılarını açarak tüm imkanlarını seferber etti.
Kısaca müzayede gününe kadar son hazırlıklar nedeniyle yoğunuz.Umarım güzel bir gelir elde eder ve gönlümüzdeki projemizi bir an önce hayata geçirebiliriz.Sergi ve müzayedemize Antalya'lı dostlarımızı ve bloggerlarımızı bekliyoruz.
Sevgiyle.
Basında çıkan haberler için tık,tık,.....

15 Eylül 2010 Çarşamba

Hayırlara vesile olsun

Sabaha karşı oldukça garip bir rüya gördüm.Yatak odamdayım,uyanmışım gözlerimi açar açmaz odanın kapısının yanında devasa boyutta bir timsahın ağzı açık olduğu halde bana baktığını görüyorum.
Rüyamda,bunun bir rüya olup olmadığını düşünüyorum o sırada.Ardından alelacele yataktan kalkıyorum ve elimde nereden peydah olduğunu anlamadığım incecik bir dal parçası ile sözde kendimi koruyarak ve yengeç gibi yan yan yürüyerek odadan çıkmaya çalışıyorum.O sırada oldukça hareketsiz olan timsahın uykuda olduğunu anlıyorum.Sessiz sedasız odadan çıkayım şu hayvan uyanmadan derken benim saatin zili öyle bir çalmaya başlıyor ki ben öylece kala kalıyorum elbette timsah o anda uyanıyor.
Tam o sırada yaradana sığınıp "Üçler,yediler,kırklar,evliyalar ve nebiler!Ya Hızır!Ya İlyas!Yetiş!Medet,aman! diye kaçmaya çalışırken gerçek hayatta çalan saatimin sesiyle kan ter içerisinde uyanıyorum.
Acaba Dicle'nin bana yolladığı ve okumaya doyamadığım"Efrasiyab'ın Hikayeleri " kitabının etkisiyle mi böyle bir rüya gördüm ,(Üçler,yediler,kırklar....şeklinde giden cümle yatmadan önce okuduğum son cümleydi çünkü ) yoksa kendime çok şeyi dert ettiğim için mi bilemiyorum.Bildiğim tek şey görünen her rüyanın iyiye yorulması gerekliliği.
Sabahtan beri durup durup aklıma geliyor.Hani kimi rüya suya anlatılırmış.Bende buraya yazıp rahatlamak istedim.
Kalın sağlıcakla

12 Eylül 2010 Pazar

Akdeniz yaraşıyor sana..

Bayramın birinci günü, akşam üstü küçük bir çanta hazırlayarak,baba dostunun epeydir yaptığı çekici davetini değerlendirmeye karar verip Finike'ye doğru yola çıktım.Antalya'dan iki saat mesafede olan Finike'nin benim için her zaman özel bir yeri oldu.Belki turizmin çok girmediği küçük bir kıyı kasabası ve Türkiye'nin en güzel rivieralarına sahip olması belki de aşkımla ikimize ait çok güzel anılarımız olduğu için seviyorum Finike'yi.
Evlerine konuk olduğum baba dostu Ali amca ve eşi Gülgün Teyze birbirlerini 50'li yaşlarda bulup büyük bir aşkla evlenen ve Finike'ye yerleşip küçük tekneleri ile hergün denize açılıp balık tutan harika bir çift.Onlarla birlikte geçirdiğim üç gün bana o kadar iyi geldi ki son günlerde yaşadığım ve kendime dert ettiğim herşeyin ne kadar anlamsız olduğunu bir kez daha anladım.
Bayramın ikinci sabahı Gülgün teyzenin bahçeden topladığı yeşillikler ve Elmalı'dan gelen zeytin ve peynir eşliğinde biberiye çaylı güzel bir kahvaltı yaptık.Sızma zeytinyağı gezdirilmiş dometese doyamadım desem inanır mısınız ?

Ardından o çok sevdiğim koylara doğru yola çıktık.Akdeniz'in koylarında Ege'ninkilerden farklı olarak makiler,keçiboynuzu ağaçları ve sıcacık bir deniz eşlik eder size. İşte bu güzellik,tüm sıkıntıları unutturmaya yetiyor..
Aşkımla ikimizin en sevdiği koydayım.
Hava o kadar sıcaktı ki can kurtaranlarımı iyi ki yanıma almışım.
Ertesi sabah güneşin doğuşunu izlemek ve balık tutmak için tekneyle erkenden açıldık.
Sabah güneşin doğuşu ile birlikte denizden Finike'nin görünüşü.
Deniz parlement mavisi..
Dilimde Can Yücel'in dizeleri..
.........
Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını.
Gözlerim kamaşınca senden,
Ölüm belki sularından kaçırdığım
O loş suda yıkanmaktır,
Durdukça yosundan yeşil,
Kulaç attıkça mavi. Ve yol arkadaşlarım..
Oltasını denize atmaya hazırlayan yardımcı kaptan Gülgün Teyze.
İhtiyar balıkçı ve deniz edasında,kılıç balığının yolunu gözleyen Ali amca,
Akdeniz'de palamut bırakmayan Salih Kaptan..
Ve Vira Bismillah deyip oltamı attığımda kısmetim olan balık.
Mercan balığı..

Açık denizde yüzen karette karettalar vardı.Hele bir tanesi yüzme molası sırasında başını kaldırıp bana bakarak yanımdan geçti.Denizde olduğum için fotoğraflıyamadım.Yaklaşık dört saatlik turun ardından öğleye doğru limana döndük.Yolculuğumuzu gerçekleştiren bu bir buçuk tonluk minik teknenin adı
Fangri'ydi.Adı,Ege denizinde bulunan bir cins büyük balıktan geliyormuş.Akşam üstü Finike'nin dar sokaklarında yürüyüşe çıktım.Bu akarsu Finike'nin beldelerinden geçerek portakal ve mandalina bahçelerinin sulanmasında kullanılıyor.Ve denize dökülüyor. Portakalın anavatanı Finike'de her yerde portakal simgeleri görmek mümkün.Bu kavuncunun reklam çalışması çok hoşuma gitti.Kavunların tatlı olduğuna çabucak ikna oluyorsunuz.
Kimi Rum evleri restore edilerek korunmuş.
Ancak bir çok tarihi yapı restore edilemediği için harap durumda.
Bu han benim favorim!Ah bir de atıl durumda olmasa.

Bir çok tarihi evde olduğu gibi ,kapılar dikkat çekici
Tüm sokaklarda dolaşırken yine aynı şiirin dizeleri aklıma gelmesin mi ?
.........
Köpekler havlıyor uzaktan
Demin çocuk ağladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir
Denizi tokmaklıyor balıkçılar,
Bu sesler işte,sessizliğini büyüten toprak
O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği..
Ve akşam..Tuttuğumuz balıklar kızartıldı.Akdeniz salatası yapıldı.İki güzel insanla doyumsuz sohbetler edilip ,evlilik hakkında bol bol nasihat alındı.
Üç gün böylece geçti.
Bir tek eksik şiirin son dizeleri kaldı..
...........
Eski Yunan atları var hani
Yeleleri büklümlü,
Gün inerken de öyle
Ağaçtan izdüşümleriyle
Yürüyor Balan Tepeleri
Yürüyor bölük bölük can
Toplu bir güzelliğe
Kadınım,yaraşıyorsun sen Akdenize ..

Hepimize rastgele !