
Bundan 50 yıl önce Oxford Üniversitesinde çalışan bir İngiliz Dili Profesörünün kendisine ve çocuklarına ait bir dünya yaratıp,elfler,hobbitler ve ejderhalar üzerine kitaplar yazmasını soylu yazın ortamı küçümseyerek karşılamıştı.Oysaki
şimdilerde Fantastik edebiyat en çok tercih edilip okunan yazın türleri arasında geliyor.
“Hobbit;Ordaydık ve Şimdi buradayız” ülkemizde yayımlanan ilk Tolkien romanı.Yüzüklerin Efendisi üçlemesine giriş niteliğinde olan Hobbit,kendinden sonra gelecek olan fantastik kurgu romanları arasında biraz çocuksu biraz masalsı kalsa da onun fantastik kurguda bir ilk olduğunu unutmamalıyız.

Hayranlarının,dünyayı okuyanlar ve okuyacak olanlar diye ikiye ayırdığı Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ise yarattığı büyülü atmosfer nedeniyle yıllar geçtikçe değerine değer katan bir eser oldu.Küçük bir yüzük etrafındaki iktidar oyunlarını ve gücü elde etmek isteyenlerle o gücü yok etmek isteyenler arasında ki savaşı konu alan eserin filmi Peter Jackson yönetmenliğinde yapıldı.Üçlemenin beyazperdedeki gösterimi de dünyanın farklı bölgelerine dağılan kaynakların,tıpkı bir güç yüzüğü gibi bazı ülkeleri fazlasıyla çektiği ve bir çok ülkenin her zamankinden daha fazla karıştığı döneme denk gelmesi de ilginç bir tesadüf olmuştu.Tutkunlarının toplam dokuz saat boyunca aralıksız izlediği Yüzüklerin Efendisi üçlemesi adeta izleyenleri baştan çıkararak başka bir dünyaya, Orta dünyaya götürmeyi başarıyor ve kimse bu fantastik ortamın sona ermesini istemiyordu.
Benim gibi Tolkien tutkunları aslında Yüzüklerin Efendisinden önce hem okunması hemde izlenmesi gereken Hobbit’i beyazperdede görmeyi beklerken üçlemenin ödüllü yönetmeni Peter Jackson çocukluk hayalini,yani King Kong’u çekmekle meşguldü.Fakat King Kong gibi bir devi yeniden gösterime sokmak en az onun kadar tehlikeli olabiliyordu.Çünkü Kong’un karşısına fantastik edebiyatın bir diğer ismi C.S.Lewis’in 7 ciltlik eseri Narnia Günlükleri ‘nin ilk sinema filmi Aslan,Cadı ve Dolap çıktı.

Tek başına sinemaya gitmeyi alışkanlık haline getirmiş tüm insanlar gibi,mutsuz olduğum her an sinemanın beni pembe düşler ülkesine götürmesine izin veriyorum.Böyle bir günde izlediğim Narnia günlüklerini seyrederken tanıdık bir heyecanla karşılaştım;içimdeki yedi yaşında Oz Ülkesini keşfeden çocukla.Belki de buna Narnia Günlükleri yapımcılarının, Aslan ve Cadı karakterlerini oluştururken Oz Büyücüsü’ndeki Aslan ve Cadı’dan fazlasıyla

Bilbo Baggins,hiçbir hırsı olmayan ve rahatına düşkün bir hobitti.Bir gün birçok cüce ve Gandalf ismindeki bir büyücü gelip ejderin el koyduğu altınları çalmasını istedi.Zavallı Biblo,hırsız olmadığını anlatmaya çalıştı ama kafile gönülsüz bir hırsızla yola koyulmuştu bile.Hırsızlıktan dünyadaki en kudretli şeyi yanında gezdiren yüzük taşıyıcılığına yükselen
Biblo Baggins’in macerası,yaşadığı dünyayı kötülükten kurtarmak için yapılan , görkemli
yolculuğun bir hikayesi

Tolkien’in bütün yapıtlarında dediği gibi;
Buraya ait değilseniz uzağa en uzağa gidin.Bilgi yoksa kurgu da mı yoktur ?
En güzel fantastik kurgu da ;Hobbit’te buluşmak üzere…
Yurdanur Duman
Şubat 2006
Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder