2 Kasım 2009 Pazartesi

VİŞNE BAHÇESİ

Mekadonya'ya


Ailemin geldiği topraklar yaşadığım yerden çok uzakta, kocaman bir iç savaşın ardından bölünen adı değişen bambaşka bir ülkede kaldı.Büyükbabam doğduğu,elleriyle ekip biçtiği ,geçmişini, herşeyini geride bırakarak koparılmak zorunda kaldığı toprakları pek kimseye anlatmadı.Zaten dünyada bir savaş vardı ve onca acı içinde bu durum konuşulacak en son şeydi.

Ben dedemi hiç tanımadım.Elime geçen birkaç resimde onu çakmak çakmak bakan gözlerinden bildim.


Büyürken her yaz tatilinde tüm arkadaşlarım memleketlerine giderlerdi.Hep merak ederdim memlekete gitmek nasıl bir şeydi.Bizim ailemizin geldiği yer yok muydu?Hani ağaçlarıyla,hayvanlarıyla,binalarıyla...peki ya akrabalarımız onlar nerdeydi ? Babama sorduğumda “Var elbet kızım hepsi var ama uzakta çok uzakta” derdi..Haritaları,dünya atlaslarını o zamanlar sevmeye başladım, ailemin geldiği yeri bulmaya çalışır hep hayal ederdim.Bir gün bende diğer arkadaşlarım gibi memleketime gidip tüm yaz orda kalacaktım.Döndüğümde de neler yazacak neler anlatacaktım kimbilir..




Bir gün o topraklardan misafirlerimiz geldi.Hemen tanıdım onları gözlerin çakmaklığından.Gülerek başlayan tüm sohbetler ağlamayla son buldu.Dedemin kardeşleriyle ilk o zaman tanıştım.Büyük halalar,amcalar,kuzenler kocaman bir aileydik biz.Hep başka ailelerde görüp özendiğim gibi..Gitmeden önce,dedemin özenle yetiştirdiği vişne ağaçlarının kocaman olduğundan bahsetti büyük halam.Demek vişneleri o buruk tatlarına rağmen bu nedenle o kadar seviyordum.Hiç tanımadığım,elinden tutup birlikte yürüyemediğim erkenden yitip giden büyükbabamda benim gibiydi sanırım.



Anlattığım bu olaylar üzerinden epey zaman geçti.Bu sefer araya başka bir savaş iç savaş girdi..
Kurduğumuz zar zor bağlantılarda koptu.Zamanla geçmişe ait bir çok şey unutuldu.Bazı anılar kırık dökük bir köşeye kondu üstünde durulmadı .Taa ki geçen güne kadar.



Yine sonbaharın en güzel cumartesilerinden biriydi..Kış ikindisinde ..O en sevdiğim saatlerde..
Sevdiğim adam kendi elleriyle diktiği vişne ağaçlarından oluşan küçük bahçeyi benim için yaptığını söyleyerek bana hediye etti.Bunu öyle bir şekilde yaptı ki sanki olağan herhangi bir şeymiş sanki hergün bana böyle hediyeler veriyormuş gibi.Bu yazdıklarımın hiçbirini okumadan..Vişneleri ne kadar sevdiğimi bilmeden.Bana kocaman bir dünyayı ,topraklarımı,memleketimi hediye ettiğini bilmeden.




Şimdi başka türlü atıyor yüreğimdeki deli kuş..En sonunda ,elimden tutup sevdiğimin, artık savaşın adının geçmediği topraklarıma gidicem.Dedemin adına,diktiği ağaçlarla konuşucam. Aşkımın elinden tutup kalabalık ailemle tanıştırıcam.O kadar çok bekledik ki bu mutluluğu, gözyaşı olmayacak bu kavuşmada.Vişne bahçemiz için biraz toprak alıcam avuçlarımla, mutluluğun resmini değil ama tadının vişne gibi biraz buruk olduğunu bilerek.Yurdundan sürgün edilen tüm insanlık adına..

Ve en nihayet başkaları için sıradan ama benim kurmak için yıllardır beklediğim o cümleyi söyleyebileceğim..

"Memleketimden geliyorum"...


Ekim 2009
Antalya

Hiç yorum yok: