Eskiden geceler daha mı uzundu yoksa ben mi daha uykusuzdum bilemiyorum ama iki kişilik
iskandinav koltuğumuzun üzerinde, gece boyunca uzakta belli belirsiz görünen deniz fenerinin ışığını pencere kenarında babamın yetiştirdiği menekşeler üzerinden saatlerce seyrettiğimi hatırlıyorum.
Kocaman bir solunumuz vardı ve bütün kapıları o salona açılan odalarımız.Kenarda kalabalık misafirlerimizin ağırlandığı uzun masa ve ortada tüm evi ısıtacak büyüklükte sobamız dururdu.
Geç saatlerde sobanının içinde kalan kömürün fersiz ateşi ısınmak için yeterdi.Herşey ve herkes uykudayken uyanık olmayı o zamanlar sevmeye başladım.Gündüzü yaşadığım kadar geceyi de yaşamayı seviyordum çünkü.
Yolları biraz sapa kalan bir şehrin çocuğuyum.Bahçelerinde ebruli ortancalar açan, eski,büyük Fransız evlerinin lojman olarak kullanıldığı,şehrin içinde kömür dolu vagonların raylardan hızla geçtiği,küçük balıkları kovalayan yunuslardan ve Şile bandıralı yük gemilerinden başka kimsenin gelmediği yapayalnız bir yerdi yaşadığım.Hükümet binası yıkılacakmış gibi durur,yağmurdan ve kardan sonra sokaklar çamura bulanır,yazları kaldırım kenarlarında otlar biterdi.İnsanlar hiçbir işlerinde acele etmez çünkü yetişecek pek bir şeyde olmazdı.
Şimdi yorgunluktan bol uykulu geçirdiğim gecelerde,yatağa uzanıp bitmeyen işlerin,anlamsız telaşelerin,bütün bir hayat böylesine sıkıcı mı geçecek dediğim anlarda gözlerimi kapatıp o şehirde,evimizin önünde buluyorum kendimi.Bir öğleden sonrası, dev ikiz kiraz ağaçlarının arkasına saklanmışım.Bana sesleniyorlar,duyuyorum.
Birden içim acıyor.Dönsem seslensem Babannem elinde kurabiyelerle çıkıp gelmiyecek mi..O uzun masada konuklar ağırlanıp en güzel sohbetler yapılmayacak mı ?Yoksa masamız çok sevip kaybettiklerim için hazır değil mi ? Ne yazık ki değil..
Şehirde unutulmayan bir sevgili gibi.Çoğu zaman yeniden onunla olmak istiyorum sokaklarında gezmek,denizini koklamak.Ama gidemiyorum.Nazım'ın dediği gibi “ kendisi değil hayalimdeki dünya”.tam işte orda yaşatıyorum.
Şimdi ben burdayım.O en güzel öğleden sonralarından,deniz fenerinden, o unutulmaz
sohbetlerden,balık kovalayan yunuslardan,telaşesiz insanlardan çok uzakta..
Yepyeni bir şehire sığındım artık.Günlük güneşlik rüzgarı olan.
Ve,
Ey şehir diyorum gecen, gündüzünle sarıl bana ve bir daha bırakma...
Ocak 2008
Kemer
1 yorum:
Bir şehirde kaybolmak isimli yazınız beni kendi çocukluğuma götürdü.Bir anda, çok uzun zamandır yaşamadığım bu nostaljiyi bana yaşattığınız için teşekkür ederim.
Ayrıca bir fanatiğiniz olarak sürekli yazılarınızı da takip edeceğimi de bilmenizi istiyorum...
Başarılar,Sevgili Yurdan.
Yorum Gönder