6 Şubat 2010 Cumartesi

Tanrım, beni kendini beğenmişlerden koru !

-Ben bu şirketin beyniyim,çok yakında anlarlar zaten kıymetimi !

Bir yandan bilgisayarımdaki küçük sorunu halletmeye çalışırken diğer yandan da bunları söyledi.Duymamış gibi yaptım.Ufacık bir sorunu hallederken bunları dersen ooo çok işimiz olacak seninle dedim içimden.Ne gerek var böyle cümleleri sarfetmeye.Bırakta kıymetini sen söylemeden yaptığın işler karşılığında biz anlayalım değil mi..Yok ama.Herkes ona mecbur kalsın hepimiz peşinden koşalım bir şeyler soralım yanıtlar sadece onda olsun.O olmadı mı işler yürümesin.Şu kapitalist düzende herkesin bir alternatifi olduğunu bir gün hangi acı tecrübeyle anlıyacak acaba.
Facebook'um yok benim ,kaydolmadım.Şimdilerde aşkımın facebookunu arada bir kullanıyorum.İncelik yaparak kendine ait hesabı ikimizin de kullanabileceği hale getirmiş.Orda dikkatimi çeken şu oldu,profilime kim girmiş ne kadar bakmış,kim resimlerime bakmış,kim beni takip etmiş şeklinde bir sürü gruplar var.Ve kimisi de buna üye olmuş.Merak ediyorum bu insanlar ne sanıyorlar kendilerini ?O kadar önemliysen ve bulunmaz hint kumaşıysan bir sosyal paylaşım sitesinde ne işin var değil mi?
Bundan altı yıl kadar önce iş aradığım bir dönemde o zamanlar adı yabancı şimdilerde ise Türkçe olan bir sigorta şirketine iş başvurusunda bulunmuştum.Yazılı ve sözlü sınavlardan geçtikten sonra mülakata çağrılmıştım.Bu bölgeye yeni genel müdür olarak atanmış ve nedense orda çalışan bayanların pek bayılarak baktığı (!) snop bir adam beni mülakata almıştı.Kendi başarılarından,yurt dışı seyahatlerinden bahsettikten sonra en nihayet konu bana gelmişti.

Hani başvuru formunda sorulur ya takip ettiğiniz gazeteler ve dergiler diye.O zaman "Harper's Bazaar" dergisine aboneydim onu belirtmiştim formda.İşte o snop adamın gözü o yazıya takıldı.Kahkahalar atıp benim halı,kilim dergisi mi okuduğumu sordu.Şaşırdım çünkü Harper's Bazaar yıllardır Avrupa'nın bir numaralı kadın moda dergisiydi ve Türkçe'de yayımlanıyordu.

Açıkladım ama anlamadı çünkü yanındaki asistanı ile birlikte bana gülmekle meşguldü.Ve o formun üzerinde adımın yazılı olduğu yere bir çizik attı.Sanırım kendimi farklı göstermek adına böyle bir şey yaptığımı düşündü.Oysa benim gözümde düştüğü durum çok daha utandırıcıydı.

Geçen gün Coco Chanel'in hayatının anlatıldığı filmde Harper's Bazaar dergisi ile ilgili bir bölüm geçtiğinde hatırladım bu anıyı.Bir zaman çok üzüldüğün bir şeye yıllar sonra gülüp geçebilmek ne güzel.

İşte bazen kendini dünyanın tam merkezinde sanan insanlarla çalışmak zorunda kalırız.Alternatifini bulur bulmazda yüzüne bile bakmayız.
Bazen çok şey bildiğini sanan ama hiçbirşey bilmeyen bir adamın bir kalem hareketiyle çizik atılır adınızın üzerine.İşe ihtiyacınız olduğunu belli etmemeye çalışarak kalkıp gidersiniz başınız dik bir şekilde.

Bugün yakınma havasındayım.
Neyse,birgün tüm abartılardan uzak,hayatın sadeleştikçe güzelleştiğini herkesin anlaması dileğiyle.

Hiç yorum yok: