19 Ekim 2009 Pazartesi

EGE' DE BİR AKDENİZLİ



Deniz kasabalarının kedileri hep uyur “dedi Erhan Bey,gerinerek..Gerçekten de öyleydi..Çektiğim tüm fotoğraflarda uyuyan kedileri resmetmiştim..


Bundandır, Selimiye'yi kısaca bu cümle ile tanımlamak istedim..Uyuyan kedilerin köyü..


Eskilerin Saatli Maarif takvimlerinin her sayfasında “Şirin Beldemiz” diyerek küçük bir resimle tanıtılan,siyah beyaz minik yazıların arasında gülümseyen küçük liman şehirleri gibi bir yer Selimiye..Benim gibi Çalıkuşu Feride'nin izinde birşeylerden kaçanlar için ise Marmaris' e bir saatlik uzaklıkta oldukça romantik sayılabilecek bir durak burası..





Bir yarımadanın üzerine kurulu köyde, begonvillerin sardığı evlerin bahçelerinde tüm gün badem ayıklayan kadınlarla sohbet etmek,ev yapımı patlıcanlı gözleme yemek ve köyün merkezindeki dükkanlardan alışveriş yapmak ve tüm bu tatlı yorgunluğu Cafe de Şeri 'de naneli limonata içerek atmak.İşte benim tatilim...








Tüm bunların yanında ancak rezervasyonla gidilebilen restaurantlar,yat sahiplerini,mavi yolculuğun vip gezginlerini, hatta büyük medya kuruluşlarının patronlarını ağırlıyordu.Bu doğallıkla çelişen lüks bana hep sömürge yaptıkları Afrika ülkelerinde ,çölde kocaman bir masa kurup porselen takımlarıyla çay içen İngilizleri anımsatır.Asalet böyle bir şey midir gerçekten ?Öyleyse hiç de bana göre değil..




Eminim ki Mavi yolculuğun ilk gezginleri Bedir Rahmi,Mina Urgan ve diğerleri..Onlarda benim aradığımı aramışlardır..Doğallığın samimiyetini.İşte ben bu samimiyeti banka emeklisi Erhan bey'de ve eşinde bulmuştum.Ve kaldığımız küçük pansiyonun ev yapımı ekmeklerinde..Bahçeden henüz toplanmış biberlerinde, biraz kekik biraz da bademlerinde..



En çok da uluorta uyuyan miskin kedilerinde...




Ağustos 2008
Selimiye /Marmaris

Hiç yorum yok: