16 Haziran 2011 Perşembe

Deniz,bebiş ve kordon kanı bankası


Sevgili Blog Dünyası,
Hafta içi pek güzel giden havaların hafta sonu bozmasından pek rahatsız olsam da bu senenin geçtiğimiz yıllardaki gibi sıcak ve güneşli geçmiyeceğini artık kabullenmiş durumdayım.Haziranın ortasını geçtik ancak ben daha denize bile giremedim.Oysa ki bebişimle birlikte denize gireceğimi  ve bunun her ikimize de pek iyi geleceğini düşünerek hazırladığım deniz çantam bir köşede boynu bükük duruyor.Denizi gerçekten çok özledim..

Bu özlemimin yanısıra geçtiğimiz hafta yapmam gereken testleri tamamladım.Hamileliğin 6. ayına girdiğim geçtiğimiz hafta şeker yüklemesi ile hamilelik diyabetinin olup olmadığı kontrol edilirken,hamileliğin ilk aylarında yapılan testler yenilenerek son duruma bakıldı.Açıkçası hepsinin sonucunun iyi çıkması rahat bir nefes almamı sağladı.Yogaya devam ederken,bol bol su içip yürüyüşlere ağırlık verdim.Şu ana kadar 4 kilo aldığım için hareketlerimde bir ağırlaşma olmadı.Hedefim doğuma kadar toplamda 8 kilo almak.Sağlıklı bir doğum yapmak ve doğum sonrasında bir an önce kendimi toparlamak için kaliteli beslenmeye özen gösteriyorum.Anne olmak böyle bir şey galiba,hayatımda hiç olmadığım kadar dikkatliyim artık..

Bunların yanısıra bebeğin kordon kanın alınıp saklanması için çeşitli yerlerle görüşmeye başladık.Ailemin Antalya'da yaşaması nedeniyle Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan kordon kanı bankasını Mayıs ayında ziyaret etmiş ve kordon kanının alınıp saklanmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştık.Doğuma gittikçe yaklaşırken bu konuda benim gibi bebek bekleyen anne adaylarının bir an önce araştırmalarına başlayıp,anlaşmaya varmalarını ve nasıl bir prosedür izleyeceklerini öğrenmeleri gerektiğini burdan hatırlatmak isterim.İnanın bu durum bebeğin odasından ve kıyafetlerinden bile daha önemli..Akdeniz Üniversitesi'nde gördüğüm kök hücre saklama cihazı ve yapılan araştırmaları bu yazıda okuyabilirsiniz.

Şimdi düşündüm de evlenmeden önce ne hamilelik umrumdaydı ne de bu konuda yazılan ve söylenen herşey..Ama şimdi bulduğum herşeyi okumaya ve iyi olanları uygulamaya çalışıyor üstelik bir de tavsiye bile verebiliyorum..Hayat böyle işte nerden nereye...

9 Haziran 2011 Perşembe

Gemilerde talim var,bahriyeli bebeğim var..

Benim gibi erkek bebek bekleyen bir çok anne adayı eminim aynı duygular içerisindedir.Kız bebekler için birbirinden alternatifli,cicili bicili bir çok kıyafetin yanında erkek bebekleri için daha kısıtlı olan kıyafet seçenekleri karşısında mecburen önünüze konulanları değerlendirmek zorunda kalıyorsunuz..
Bu yıl şansıma denizci kıyafetlerinin bebeklerde moda olması ve bu tarz kıyafetlerin her markada bulunması işimi oldukça kolaylaştırdı.Aldığımız kıyafetlerin çoğunda deniz teması mevcut.Bizim bebiş doğar doğmaz denize açılıp Moby Dick'in peşinden gitmek isterse hiç şaşırmam :)

Kıyafetler deniz temalı olunca odasınında deniz temalı olması güzel olacaktır diye düşündüm.Henüz odasına birşey almadık bugün internette dolaşırken gördüğüm bu bebek odası ise hayalimdekinin tam karşılığı oldu.


Pek güzel olmuş değil mi ?
Bu da oğluşumun tulumundan :)
Bir de böyle balinalı tulum bulursam,
Bebişim gemilerde talim yapmaya pek hazır olacaktır :)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Denize gelen var mı ?

Nasıl canım çekiyor denizi..Hafta sonunu iple çekiyorum.Şöyle bir atsam kendimi suya,kıştan üzerimde kalan sevimsiz kasvetten kurtulsam.

Bu aralar bebişe dinlettiğim müziklerin başında 101 Strings Orchestra'nın unutulmayan film melodileri geliyor.İçlerinden bir tanesi olan Summer Place ,bu deniz özlemine en uygun melodi.Birlikte dinleyelim mi ?Dinlerken,deniz kenarında kumsaldaymışız da,limonatalarımızı içerken küçük dalgalar ayağımıza vuruyormuş gibi yapsak mesela :)



7 Haziran 2011 Salı

Bir ben,bir kedi bir de bebek

Benim için hamileliğin en zor yanı bebek beklediğimi öğrenip de kedimi ne yapacağımı soran insanlara izahat vermeye çalışmak oldu.Halen daha bir bebekle bir kediyi aynı anda evde nasıl bakacağımı,tüyünün bana yada bebeğe zarar vereceğini yaptığım tüm açıklamalara rağmen takılmış plak gibi (cd mi deseydim?) tekrar edenler karşısında bunalmış duruma geldim..

Bu konuda internette şöyle bir araştırma yaptığımda da karşıma hiç hoş olmayan tablolar çıktı.Bebek beklediği için kedisini yada köpeğini verecek yer arayan yada tanıdık tanımadık birilerine veren hatta sokaklara bırakan insanların yazdıklarını okudum.Bizler neden böyleyiz?
Zora gelince hemen vazgeçiveriyoruz dostlarımızdan.Bu kadar kolay mı oluyor herşey..Eğer evren enerjisi diye bir şeye inanıyorsak biz zor duruma düştüğümüzde sırtını dönüp gidenler karşısında söz söylemeye hakkımız olur mu ilerde..Dostlarımızı yarı yolda bırakmanın bir bedeli olur elbette..
Benim küçük kızım 3 yaşında,Persian yani İran kedilerinin bir türü olan chinchilla ırkından geliyor.Özellikle ırk kedi seçmiş değilim bir arkadaşımın kedisinin yavrusuydu ve verecek yer arıyordu 1 aylıktı kedimi aldığımda.Bu ırkın en güzel özelliği uslu,sakin ve aileye çok düşkün olması.Kendi çekirdek ailemi kurarken eşimi de bu kadar kolay kabullenmesi ve her akşam dizinin dibinden ayrılmaması bunun en güzel kanıtı.İnanıyorum ki kedim bebeğimizi de aynı şekilde kabullenip onun kedi annesi olacak :)Şimdiler bebeğin kıpırtılarını hissetmesini sağlıyorum.Karnıma gelip yaslanması ve bebeğin kıpırtıları karşısında şaşırıp kalmasını hatta korkmasını görmenizi çok isterdim.Veterinerimiz kedimizin kist aşılarının sıkılığını 2 aya indirirken (Normalde 3 ayda bir olan kist aşısı hamilelik sırasında ve bebek 2 yaşına gelinceye kadar 2 ayda bir uygulanacak )doktorumda bana bir çok anne adayına yapılan Toksoplazma testini yaptı.Bu konuda bilen bilir ,toksoplazma sadece kedilerden geçen bir rahatsızlık değil iyi yıkanmamış sebze ve meyveden hatta çiğ etten bile bulaşabiliyor.

Sonuçta herşey rutininden giderken,kedimle bebek alıştırmalarına devam ediyoruz.İşin komik yanı karnımda kedimin mır mırlarını duyan bebişte inanılmaz şekilde hareketleniyor..Bakalım bu aşkın sonu nereye varacak ?Merakla ben de bekliyorum..

6 Haziran 2011 Pazartesi

3 Haziran 2011 Cuma

Kiraz Limanı

Uzun zamandır blogumun ismini değiştirmek istiyordum.2008 yılında bir arkadaşım aracılığıyla açılan bloguma adımın verilmesi üzerinde başta pek durmamıştım.Ancak uzun zamandır blogumun kendi adımla yer alması beni rahatsız etmeye başladı.Biliyorsunuz blog yazmak ortalıkta bırakılan bir günlüğe sahip olmak gibi bir şey..Hele adınızla olunca beni tanıyan yada tanımayan dost düşman herkese naklen yayın yapıyormuşum gibi hissetmeye başladım.Ancak blogumu silip yeni bir blog açmak içime de sinmedi..Ben de blogumun adını değiştirmeye en azından şimdilik bu çözümü uygulamaya karar verdim.

Her sabah ve her akşam önünden geçtiğim,evimin balkonundan manzarasını seyrettiğim,uzun incekum kumsalı,balıkçı barınakları ve harika limanıyla beni mest eden "Kiraz Limanı"nı blogumun yeni ismi olarak belirledim.Ne şirin bir isim değil mi "Kiraz Limanı"..Hemen hayalgücünüzde beliriveriyor nasıl bir yer olduğu.Hepimiz,inişli çıkıntılı kimi zaman çalkantalı yaşantısında sığınacak bir liman aramıyor muyuz?Tüm o dalgalarla boğuştuktan sonra dingin bir limanda sakinleşmek için değil mi tüm bu macera ?İşte benim sığınağımda kiraz limanı oldu.

(Hepimiz, fırtınaların içinde korku ve heyecanla yolculuk etmeyi severiz ama eğer sonunda bir limana sığınabileceğimizi biliyorsak...Kürşat Başar/Başucumda Müzik )

Umarım daha verimli ve daha yaratıcı kullanabilirim bu limanı.Çünkü burda olmayı gerçekten seviyorum..

Hamiş : Geçtiğimiz gün eşimle Giresun'a giderken yol üzerinde yine çok sevimli bir liman gördüm.Adı ise Erik Limanıydı :) Sanırım bu böyle kıyı boyunca devam edecek..Ve ben hepsine aynı hayranlıkla bakıp unutmamak için hafızama fotoğraflayıp o anları not edicem..

2 Haziran 2011 Perşembe

Göbeğimle birlikte yogalık halleri

Hamileliğimde 5.ay biterken hiç karnımın çıkmaması ,ancak çok dikkatli bakılınca hamile olduğumun anlaşılması yüzünden pek hava atıyordum.Hatta giyim mağazalarında hamilelik kıyafetlerine bakarken satış danışmanlarının siz hamilemisiniz ama hiç belli değil şeklindeki konuşmaları bile nedense müthiş egomu okşuyor sadece 3 kilo aldım diyerek fit bir hamilelik geçirdiğimi gururla söylüyordum.(Annem Ebru Şallı'yı kendime örnek almamı isteyip homili gırtlak yemememi sık sık tembih etmesi de bu duruma etkili oldu:)

Ama bu geçtiğimiz hafta bana bir şeyler oldu.Sanki bir gecede birden bire karnım ortaya çıktı.Gömleklerim neyse de pantolonlarımın içine sığmamaya başladım.Vitrinlerdeki yansımamda çıkık bir göbeğin benden önce her yere girdiğini gördüm.Elbette olağan bir şey bu durum ancak yine de şaşıp kalıyor insan.
Bunun üzerine epeydir gitmek istediğim yoga kursuna yazıldım.Malum karnım gittikçe büyüyecek,hareketlerim kısıtlanacak ,yorgunluk ve sırt ağrıları kendine gösterecek.Bu sıkıntıları daha az hissetmem ve sağlıklı doğum yapmak için hamileyken yapılan yoganın en güzel spor olduğuna karar verdim.Yoga bir tür meditasyonda olduğu için bu dönemde gerekli gereksiz herşeye gösterdiğim alınganlıklar ile daha kolay başedebileceğimi düşünüyorum.Haftanın başındaki ilk dersimizde uzun süre yerde oturmak bir dert bağdaş kurmak ise ayrı bir dert olduğu için şekilden şekile girdim.En nihayet hocamız rahat olmamı,vücudun gerekli esnekliği zamanla kazanacağını söyleyerek birlikte meditasyon yapmamızı önerdi.Hocamız eşliğinde bebişle birlikte yaptığım meditasyon ikimize de çok iyi geldi.





Bir de şu havalar düzelse..Güneşi öyle özledim ki..